13 Ekim 2009 Salı

özürlü küçük çocuk.

| 0 yorum »

özürlüler, sakatlar artık ne boksa. toplumda, rekabetçiliğin, belli bir biçimdeki hayata yönlendirilmesiyle insanlar birbirinden ayrımlanmaya mı başlamış? pompalayalım dayanışmayı. yıktığımız kadar yenileneme ve düzeltme umudunu geri bağışlamazsak bizim üzerimize düşünebilirler, bundan kaçınmak gerekir.
normalleşmek için kendini zorlayan toplumun anormaller(deliler, serseriler) üretmesi gfibi, belli bir yaşam tarzı üreten toplumumuz, ona uyamayanlar diye birşey çıkartıp dayanışmayı pompalıyor. onlara yapılan bir hakaret ne var ki, özürlü durumundan kurtulabilme şansları olduğundan hayatlarını ellerine almak için meydan okuyacak hali bulamıyorlar.

bir çocuğun elleri ile ayakları yokmuş, arkadaşları ile futbol oynayamadığı için üzülüyormuş. ne acı değil mi? iyi niyetli yardım kuruluşları bir fon ayırmışlar çocuğa yardım ediliyormuş. niye eksik kalsın değil mi çocuklardan? onun da hakkı çocuk olmak, futbol oynamak, koşturmak. çocuk dediğin koşturur, futbol oynar, zıplar, eğlenir. yazık değil mi şimdi? eliniz kolunuz olmasa bile çocuklar için düşünülmüş olan yaşamaya ayak uydurmalısınız. başka şansınız yok.var olduğunu mu sdanıyorsunuz? sizi kurtarırlar o zaman; ''kurtarılırsınız'' sizi ''iyi''leştirirler iyi niytetliler. onlar bir melek, yaparlar bunu. belki o çocuk belli bir yaşam şekline mahkum edilmeseydi, hayalinde istediğiyle, dünyadan aldığı bir olsaydı başka birşey hayal ederdi ve başka amaçları olurdu. elleri bacakları olmadığı için dünyayı elleri ve kollarını bizim kadar etkili kullanamaycağı bir dünya, bir koşul, hadi uyumlu olsun bir amaç hayal ederdi ve ona göre yaşardı. hayal edebileceği hayat ile içinde olabileceği bir dünya bir olurdu ve o çocuk yaşardı o zaman, kelimenin tam manasıyla yaşardı, şimdi ise bir rehine. alabileceği ile verebileceği bir olurdu hayatla, ölümle olan ilişkisinde. eksik birisi o, ''insan'', ''çocuk'' diye bir model yaratıp o yaşam şeklini uydurulması için zorlanan, eksikliği yokmuş gibi davranmaya, davranılmaya mahkum edilmiş birisi. kolu olmadığı, bacağı olmadığını unutmalı, kafasından atmalı. ayağı olanlar kadar iyi futbol oynayabilir istese. bunu da istemeli, 2 ayaklı 2 ayaklı olarak ve bu yaptıklarımızı sanki en önemli en mühim şeyler olarak düşünebileceğimiz kadar kendimizi, hayatımızı beğendiğimizden(halbuki neye göre doğruluyorsun kendini, sen futbol oynarsın, elin kolun var diye onlarla yapabilecek birşeyler düşünüyorsun ve futbol, koşmak gi
bi aktiviteler zaman içerisinde geliştiriyorsun, sen barbarca kendini beğenmesen aklına bile gelmezdi bunları yapmak o çocuğun, çünkü bunlara ihtiyaç duymazdı)o bir rehine, bir mahkum. nasıl yaşaması gerektiğini düşünebilmesi elinden alınmış birisi. futbol oynamalı o, geri kalmamalı, eksik kalmamalı, eksikse de eksikliği elden gidermenin bir yolunu buluruz. bizim gibi olmamak bir eksikliktir, bu dünya koşullarına göre yaşamamak bir eksikliktir, düzeltilmeli, tedavi edilmeli kliniklerde ve bunun gibi. yardım kurumundaki adam çocukluğunu iyi yaşayıp şimdiki ''iyi'' hayatına ulaşmasını sağlayan çocukluğu aklında canlandırıyor ve diyor ki: çocukların çocuk olma hakları elinden alınmamalıdır.

bir uyumsuz o, uyumlu olmaya zorlanmış, başka türlü ihtimaller eksiklik olarak tanımlandığından düşünceleri ele geçirilmiş bir yoksunluk. halbuki kendi haline bırakılsa, ona bir hayat biçimi dayatılmasa, hayal ettiğini yaşardı. hayal etmesinin doğru olduğunu düşünüleni değil. çocuk olmak, bizim gibi olmak adına hayattan rehine alınmış birisi, ancak bizim kadar olursa, bizim kendimizi beğenmemize neden olan şeyleri o da yapabilirse, rehinelikten yaşama dönecek. rehinelikten kurtulma umuduyla rehineliğin ölünceye kadar sürdürülmesi. kültürün ölümü ele geçirdiği bir dünya. kendi coşkusunu umut etmesi ne mümkün, kendi hislerini kendi istediği biçimde yaşayabilmesi ne mümkün? imrenmenin oklarıyla aklı delik deşik edilmiş ve yardım kurumlarına emanet edilmiş birisi. bir beyinsiz, yaşamsız.